- Resmi Gönderi
Konuya bakanlar pek yok ben servis edeyim en iyisi
27 Nisan 2017
@Lvnt00 gaz verdi @Sinan reis depikledi buraya eski püskü birşeyler yazmak şart oldu ^^
Kar sever olarak en büyük yetenek "kayık kaymak" yani dizler bükülerek yokuş bir bölgeden aşağı inmektir....Ne zevktir ne zevk anlatılamaz :thumbup:
Evimizin arkası taş duvar arkası yokuştur eskiden bomboştu ve en aşağıda dere yatağı ve sonrası kuyu..Bizim taş duvardan aşağı o kesimde en az 4-5 yer yapılırdı kaymak için..İlk karda herkes ayaklarını bitişik tutarak ve kısa adım atarak kar ezerdik..Sırayla değil gönüllü herkes bu hareketi aynı alanda yapardı..Kar ezilir ve ilk seferler icra edilirdi amaaaa biraz zor olurdu..Henüz kayak yolu Hem düz değil,hemde şimşir(sert,parlak,karla buz arası diyelim)hale gelmemiş olurdu..Bir kaç sefer çökerek iterek ellerde bir karıştan uzun sopalarla ittirerek aşağıya kadar inilirdi..
İşte en iyi kayak malzemesi aşağıdaki naylon ayakkabı
Genelde genç kadın ve kızlar,gelinler giyerdi ve yazlıktı..Kışın ise bizim gibilerin oyuncağı olurdu ^^ Oda ayrı bir hikaye aslında..Ayakkabı yeni olmayacak eski olacak,altında diş olmayacak varsa da biz sağa sola sert zemine sürte sürte dişleri yok ederdik.(SONRA MI? YA DAYAK ,YA FIRÇA)
Bu yoksa mutlaka dişsiz alem yemenisi olacak oda eski ve dişsiz olmalı
Lakin tercih hep en iyi olarak naylon bayan ayakkabısıydı.Birde herkeste olmayan potin yani kösele ayakkabı.Onunlada iyi kayılırdı ama bulmak zordu..
Seferler artar ezilen ve azda olsa sulanan kayak yolu uçak pistine dönerdi..Ayaktan koşarak gelip kayak yoluna oturarak çok iyi hıza ulaşılır ve en aşağıya uzağa kim varacak diye iddialar başlardı..
Arka arkaya tutunarak yola düşmek ise eğer denge varsa sizi en aşağı alana götürürdü..Kalabalık olduğunda ağırlık artınca hızda çok olurdu..
Sabahtan öğleye,öğleden Akşama kadar süren eğlence hava kararınca son bulurdu ama sadece bir iki saat..Ne zaman baba camiye gitse eveden kaçılır arkadaşlarla yine o kayak yolunda tantana başlardı..
Bizim oradan köy fırınına giden bir kişilik yol diyelim vardı ve kadınlar her zaman bizi sabote ederlerdi haklı oklarak..Çünkü kayak yolundan geçmek hele hele sırtında ekmeklerle dolu olan tekneyle geçmek çok zordu.
Herşeyin düşmanı var kayak yolunun düşmanı da fırın külüydü..O kül eğer bir kürek değil bir avuçta olsa oradan geçmek imkansızdır..Hızla gelirsiniz küle yapışır uçarsınız :D Külün üzerine kar ve tekrar ezme işi yapardık geceleri..Çok geç saatlere kadar seslerimiz duyulurdu..Baba zaten camiden direk odaya geçerdi..Anneler idare ederlerdi bizleri..Baba odadan dönmeden eve kapağı atardık lakin önce köy fırınına giderdik..Kıçımızı paçamızı ellerimizi ısıtmak kurutmak gerekliydi..Eve mümkün olduğunca kuru dönmek şarttı..Fırının altı insanın yüzüne vuran saman(fışkı)közü olur..İnanın açarsınız sadece simsiyah ve azda olsa sıcaklık veren bir şey görürsünüz..Ne zamöan küreği sokar karıştırırsanız o zaman sıcağın,ışığın kırmızının ne demek olduğunu görürsünüz..Anında yanından daha uzağa kaçarsınız.
Bu bizim işimizdi..Yılmadan bıkmadan ve hergün zevkle yaptığımız ve zamanımızın en iyi aktivitesiydi..
Sağlıcakla yeni hatıralara diyelim ..Yazan olursa iyi de okur sayılırım