Hasan61 büyük harflerle yapmış bulunduk, değişim de edebilirim
Böyle iyi dersen devam
Hasan61 olsun abi sana zahmet
Yorum bırakmak için üye olmanız gerekir
Zaten hesabınız var mı? Oturum açın.
Şimdi giriş yapTopluluğumuzda yeni bir hesap için kaydolun. Bu kolay!
Yeni bir hesap oluşturHasan61 büyük harflerle yapmış bulunduk, değişim de edebilirim
Böyle iyi dersen devam
Hasan61 olsun abi sana zahmet
Hasan61 olsun abi sana zahmet
Anında hizmet
Bizlere büyüklerin bahsettiği gocagar,gocagış veya vefat edenin adıyla anılan canali gışı
Böyle bir şey
Sene 28 Mart 1946
Yerden hiç kalkmayan kar,3-4 ay süren bir kar yağışı, üst üste.
Mart 28 geliyor can ali vefat ediyor ama Ogün de yerde olan kar üstüne bir yarım metre daha yağıyor
Hikayesi şöyle...
Toplumsal hafızaya yerleşen çetin hava şartları çok nadirdir, Canali kışı da onlardan biri olsa gerektir. Benim duyduğuma göre o sene gocagar denilen hiç bitmez ve yaza kadar erimez kar varmış. Canali Mehmet/Ahmet ile karısı Aliciklerin Ümmühan Hanım o yıl, artlı önlü vefat etmişler...
Yalnız Canalioğlu Mehmet'in öldüğü 28 Mart günü ayrıca yarım metre daha kar yağmış. Millet gıyneşemiyor, mezar bile kazamıyor, şartlar o derece ağır yani... Bu ağırlık tam üç gün sürmüş... Tam üç gün boyunca Canalinin Mehmet Dayı defnedilememiş, ancak 31 Mart günü cenaze toprağa verilebilmiş.
Uzun yıllar o günlerde ortaya çıkan soğuğa 'Canali Kışı' denilmiş. Ölümünü takvimlere böyle kaydettirmiş Canali. Bugün eskiler yaza hazırlanırken ortaya çıkan şiddetli soğuklara hala Canali kışı diyor.
Hayırlı akşamlar herkese
Hayırlı akşamlar herkese
Hayırlı akşamlar abim
Hayırlı akşamlar olsun herkese
Hayırlı akşamlar olsun herkese
Hayırlı akşamlar Sahut
Hayırlı akşamlar.
Hayırlı akşamlar.
Hayırlı akşamlar
mehmet civan abi yaptım sonunda
vmware mi bu virtual machine
bu aralar bosum 2 ay daha madem biseyler yapalim forumda merakli arkadaslarimizda varsa. havalarin sesi app deneyelim. Hasan61
arkadaslar bu begeniler neden bu kadar az adammi ayiriyoruz. yoksa useniyomuyuz. yada ben fazlami yaziyorum yazmayimmi ? gordugunuz mesaja yapistirin begeniyi ki okundugunu goruldugunu bilelim. kimse bosa birseyler yazmak istemez.
arkadaslar bu begeniler neden bu kadar az adammi ayiriyoruz. yoksa useniyomuyuz. yada ben fazlami yaziyorum yazmayimmi ? gordugunuz mesaja yapistirin begeniyi ki okundugunu goruldugunu bilelim. kimse bosa birseyler yazmak istemez.
Adam ayırma olmaz bizde,lakin beğeni fakiri bir ortamımız var buda bir gerçek.
Neyse bakalım, sıkıntı yok
Yine bir kış yine bir hüzünlü hikaye.Yine köyüm Anıtkaya'dan (Eğret)
Ercebin Üseyin
1949 Kışında izinli olarak köyüne gelmişti. İzin günlerinde değirmene buğday öğütmeye gitti. Zemheriydi... Hava çivi gibi... Eğret, tarihe 'goca kar' diye geçmiş uzun süren karlı günlerden birini yaşıyordu. Kasım'da yağan kar hala kalkmamış, Hıdrelleze kadar kalkacağa da benzemiyordu.
O yıllarda en yakın değirmenler Araplı-Gecek hattında bulunuyor... Ununu öğütüp yükünü arabaya yüklediğinde kar yağıyordu, Bayramgazi rampasını kavradığında şiddetlendi. Bayramgazi'ye geldiğinde ise tipiye çevirdi.
Tepedeki bu köyde biraz mola verip hem kendini hem öküzlerini dinlendirdi. Bu arada tipi şiddetini artırmıştı. Buna rağmen yola koyulmak isteyince oradan 'Bu havada yola çıkılmaz' diye durdurmak istediler. Israr edip datdedi öküzleri...
Çirçir civarına geldiğinde tam olarak nerede olduğundan habersizdi, göz gözü görmüyordu. Öküzler de zorlanmaya başlamış, zaman zaman tekerler dönmez olmuştu. Zikkeyi çıkarıp boyunduruğu serbest bıraktı. Un derdinde değil, can derdindeydi artık.
Arabayı öylece bırakıp öküzleri yedmeye başladı; ama tamamen tersi devrilmişti. Artık nereye gittiğini bilmiyordu... Ertesi gün buldular cansız bedenini... Mübarek Cuma günü... Uzundere'de Yataklar'a doğru bir ağacın altında, başka bir rivayette bir kayanın kuytusundaydı... Boyunduruktaki öküzleri de yanında...
Bayramgazi'de durdurmak istedikleri, köylülerin beyanıyla sabittir. Donmuş bedeninin bir kuytuda bulunduğu da... Yalnız arada Hüseyin'in yaşadıkları tahminden ibaret... Cuma namazından çıktıktan sonra aramaya koyulan Eğretliler onu boyunduruktaki öküzlerle o halde bulunca böyle yorumlamışlar. 'Öküzleri yedeğine almayıp serbestçe sürseydi, hayvanlar onu eve kadar getirirdi' türü yorumlar da hala yapılıyor. Lakin bütün bunların faydası yok...
Daha Bayramgazi'ye gelmeden değirmencilerin de yola çıkmaması gerektiğine dair uyarılarına muhatap olmuş. Onlara o gece sözünün olduğunu, söz kesileceğini, ne olursa olsun köye ulaşması gerektiğini söylemiş. Bu bilgi doğruysa, Eğret'e hemen dönme konusundaki motivasyonu açıklığa kavuşuyor. Hiç bir uyarı onu durduramayacakmış, ecel müstesna...
Resmi kayıtlara ölüm tarihi 9 Şubat Pazar diye geçmiş, belki bildirildiği tarihtir bu. Cuma günü bulunduğu kesin, zira bir gün öncesinde Garaburun Seydi Ahmet Mola'nın düğünü varmış. Perşembe gelini olarak o düğün günü işaretlenmiş, aynı gün Bayramgazi'den geçtiği de kesinleşince 6 Şubat 1949 ölüm günü olarak tarihe geçmiş.
Bu acı olay Eğret halkının hafızasına yerleşip yerel takvime kazınmış. Tipiye yakalanma, tersi devrilme, yolunu şaşırma, yönünü kaybetme gibi durumlara bir örnek olarak gösterilmiştir. 'Ercebin Üseyin gibi...' sözü, bir uyarı ifadesi olarak hala kullanılmaktadır.