Eline sağlık abim.Benim teşhis ters olmuş ..
Ters olsa da güzel ilişki kurdun dayı.Tam ben ekleyecektim yazıma sen yazdın
Yorum bırakmak için üye olmanız gerekir
Zaten hesabınız var mı? Oturum açın.
Şimdi giriş yapTopluluğumuzda yeni bir hesap için kaydolun. Bu kolay!
Yeni bir hesap oluşturEline sağlık abim.Benim teşhis ters olmuş ..
Ters olsa da güzel ilişki kurdun dayı.Tam ben ekleyecektim yazıma sen yazdın
İki gezegen farklı günbatımı.
Üstteki görüntü Mars alttaki Dünya.
Bu renk farklılığı iki Gezegenin atmosfer farkından dolayı kaynaklanıyor.
Almanya merkezli Avrupa Güney Gözlemevi’nin Şili’deki teleskopunu kullanan gökbilimciler, L 98-59 gezegen sistemi içerisinde ‘yaşanılabilir bir bölgede’ yeni bir gezegen keşfetti.
Bizim güneş sistemimize benzer özellikler taşıyan L 98-59 gezegen sistemi içerisinde bulunan bu beşinci gezegen, yaşanabilir ‘Goldilocks bölgesi’ içerisinde yer alıyor. Bu nedenle de gezegen üzerinde sıvı şekilde su bulunması söz konusu. Aynı zamanda bulunduğu yer nedeniyle, bu yeni gezegen, iklimsel olarak da Dünya’ya benzer özellikler taşıyor.
‘Kütlesinin %30’u su olabilir’
35 ışık yılı uzaklığında keşfedilen yeni gezegenle ilgili olarak İspanya, Madrid'deki Astrobiyoloji Merkezi'nde görevli María Rosa Zapatero Osorio, “Yaşanabilir bölgedeki gezegen, yaşamı koruyabilecek ve destekleyebilecek bir atmosfere sahip olabilir” ifadelerinde bulundu. ESO'nun VLT'sinin katkısıyla ekip, gezegenlerden üçünün içlerinde veya atmosferlerinde su bulunabileceği sonucunu çıkarmayı başardı. Osorio, “L 98-59 sistemindeki yıldıza en yakın iki gezegen muhtemelen kurudur, ancak az miktarda suya sahip olabilirken, üçüncü gezegenin kütlesinin %30'a kadarı su olabilir, bu da onu bir okyanus dünyası yapar.” dedi.
ANORMAL, ŞAŞIRTICI BİR UYDU "TRİTON"
Yüksek çözünürlüklü görüntüler gelince,Neptün ün 13 uydusunun en büyüğü olan Triton u incelerken Nasa,da tüm yetkili ve gözlemciler tedirgin oluyorlar.
Uydunun gezegenin çevresinde yanlış yönde döndüğünü görüyorlar.
Dünya ve ay sistemine bakınca Ay Dünyanın ekvatoruna yakın biçimde hareket eder,Triton a bakıldığında diğer yönde (ters)
döndüğü görülüyor.
Tüm gezegenler içinde uydusu bu şekilde dönen tek büyük uydu Triton.
Güneş ışınlarının yüzde 75 i ni yansıtan cam gibi pürüzsüz bölgeleri olan sıra dışı uydu.
Tüm gezegenler ve uydularının oluşumları hakkında bilinen herşeyle çelişen bir yörünge ve yüzeye sahip.
Yakın Zamanda Patlayacağı düşünülen Betelgeuse yıldızının güneşe oranla büyüklüğü
Yıldızın Sıcaklığı 3700 kelvin derecedir
Yaşı 10 milyar yılı geçmiştir bi yıldızın ömrü ortalama 10 milyar yıldır geçtiğimiz günlerde renginin 12 ay içinde %60 azaldığı düşünülerek heyecan yaratan
yıldızın patlamasına 10 ila 100 bin sene gibi bi süre içerisinde patlayacağı düşünülüyor
Evren çok büyük sırlarla dolu bunların hepsi ya sır olarak kalacak yada kalacak
iyi forumlar hayırlı günler
4.5 milyar yıl sonra hidrojeni biten Güneş'in Kızıl Dev Aşaması:
Muhteşem değilmi
Kaynak NASA
geçenlerde bir makale okumuştum kısaca buraya da dökeyim kardashev ölçeği nedir bilim insanları ve geçmiş uzay hakkında araştırmalar yapan uzmanlar bu konuda ne demiş bir bakalım
Ne yazık ki kıyas yapabileceğimiz hiçbir diğer medeniyet tanımadığımız için, ölçeğimizi subjektif, yani öznel olarak belirleyebiliyoruz. Ancak yine de, medeniyetlerin gelişmişliğini ölçmek için mantıklı bir ölçek yaratmak mümkün. Ve bunu en başarılı şekilde yapan kişi, Sovyetler Birliği astronomu olup, prestijli Demidov Ödülü sahibi Nikolai Kardashev'dir. Halen hayatta olan Kardashev, 1964 yılında geliştirdiği ölçeğinde bir medeniyetin gelişmişlik seviyesini enerji üretimiyle ölçmeyi uygun buldu. Buna bağlı olarak, 3 seviyeli bir sistem geliştirdi:
Tip-1 Medeniyet adını verdiği medeniyetler, gezegenlerine yıldızlarından düşen enerjinin tamamını veya buna eşit miktarda enerjiyi kullanabilen medeniyetlerdir. Bunlara Gezegensel Medeniyet de diyebiliriz. Bu yıldız, bizim için Güneş'tir. Güneş'ten Dünya'ya her an 174 katrilyon watt güç aktarılmaktadır. Bunu başarabilmek için, gezegenimizin etrafını verimli Güneş panelleriyle kaplamamız gerekiyor. Tabii ki, bu süreçte yaşanan kayıpları diğer enerji üretim kaynaklarıyla takviye ederek de giderebiliriz.
Ancak dikkatinizi çekmek istediğimiz "komik" bir nokta var: Biz insanlar, henüz Kardashev'in en düşük seviyeli, yani Tip-1 olarak tanımladığı medeniyet düzeyine bile erişebilmiş değiliz! Kardashev, Tip-1 bir medeniyetin en azından 10 katrilyon Watt güç kullanacağını öngördü. Bizim medeniyetimizin tamamı ise, şu anda 17.7 terawatt ya da 17.7 trilyon watt güç tüketmekte; dolayısıyla en az bu kadar da enerji üretebilmekteyiz. Yani Tip-1 medeniyet, şu anda olduğumuzdan en az 560 kat uzakta! Daha epey bir yolumuz var.
Tüm bunlara rağmen ilerleme kaydediyoruz denebilir. Hatta bu formülü kullanarak, Kardashev tarafından tanımlanmamış olsa da, Tip-0 bir medeniyetin; yani en basit düzeydeki bir medeniyetin güç tüketimini hesaplayabiliriz. Böylece nerede olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz.
Formülde eğer K yerine 0 yazıp, denklemi P için çözecek olursanız, karşınıza 1 milyon watt ya da 1 MW güç tüketimi çıkacaktır. Bu öyle ufak ki, günümüzde sadece birkaç yüz adet evin tükettiği güce eşit! Yani modern teknolojimiz yanında bir hiç... Tip-0 medeniyeti geçeli epey oldu diyebiliriz. Ünlü teorik fizikçi ve fütürist Michio Kaku, türümüzün 100 ila 200 yıl içinde Tip-1 medeniyet olacağını öngörüyor.
Peki, bu skalada tam 1'e ulaştığımızda, yani Tip-1 bir medeniyet olduğumuzda ne tarz teknolojiler görmeyi beklemeliyiz?
Öncelikle bu düzeydeki medeniyetimiz, gezegenimizdeki süreçlere hükmedebilir olacak. Depremler, volkanizma, tektonik hareketler, flora ve fauna faaliyetleri, iklim olayları gibi süreçler kontrolümüz altında olacak. Bu düzeyde bir medeniyeti besleyebilecek gücü üretebilmek için muhtemelen füzyon reaksiyonlarına hükmetmiş olacağız. Bu konuda araştırmalar gerçekten de sürdürülüyor. Bu reaktörleri üretmeyi başardığımızda, ortalamada her bir saniye 2 kilogram maddeyi saf enerjiye veya 280 kilogram hidrojeni helyuma dönüştürerek güç ihtiyacımızı gidereceğiz.
Bu süreçte yenilenebilir enerji kaynakları en büyük dostumuz olacak; çünkü Güneş'ten yeryüzüne düşen ışınları veya rüzgar ve dalgalar gibi kendini tekrar eden süreçleri kolaylıkla enerjiye dönüştürüp, giderek karmaşıklaşan teknolojimizi ve uzay programlarımızı besleyebileceğiz.
Fakat daha da büyük düşünmeliyiz: Zeki ve çalışkan bir medeniyetin erişebileceği nokta, kendi gezegeniyle sınırlı olamaz! Tip-2 medeniyetlerle tanışın...
Bu medeniyetler, Tip-1 medeniyetlerden ortalamada 1 milyar kat daha fazla güç üretip tüketebilir. Bunu nasıl yaparlar? Yıldızlarının sadece 1 gezegene düşen enerjisini değil; üretiği enerjinin tamamını kullanarak! Yani sistemlerinin merkezindeki yıldızı dev bir reaktöre dönüştürerek... İşte bu nedenle Tip-2 medeniyetlere Yıldızsal Medeniyet adı da verilmekte...
Bu medeniyetler, kendi yıldızlarına ve bu yıldızların etrafında dönen tüm gezegenlere hükmetmeyi başarmış olacaklardır. Asteroid madenciliği ve gezegen madenciliği gibi uygulamalar sıradan kaynak yaratım yöntemleri haline gelecektir. Bu teknolojik atılımları besleyense, yıldızlarının ürettiği enerji olacaktır.
Şu anda Güneş'in bütün enerjisini kullanma fikri çılgın geliyor olsa da, buradaki yazımızda
da sözünü ettiğimiz Dyson Küresi gibi bir araç kullanarak, yıldızımızın etrafını saran devasa bir güneş paneli küresi inşa edebiliriz. Bu panelin topladığı enerjiyi istediğimiz gezegene yönlendirebiliriz. Böylece Mars'a, Venüs'e, Merkür'e göndereceğimiz kolonilerin bu gezegenleri Dünyalaştırması, yani terraforme etmesi için gerekli enerjiyi sağlayabiliriz. Dahası, sistemimiz içine çeşitli duraklar inşa ederek, Güneş Sistemi dışına yayılmanın hazırlıklarını yapabiliriz.
Ama Tip-2 Medeniyet'e ulaşma yolunda tek yöntem Dyson küresi değil. Daha çılgın yöntemler de hayal edebiliriz. Örneğin bir karadeliğe ulaşabilirsek, bazı yıldızları bu karadeliğe yönlendirerek, karadeliğin onları yutması sırasında açığa çıkan fotonları toplayarak enerji üretmek mümkün olabilir.
Tabii bir yıldızı istediğimiz yöne nasıl yönlendirebiliriz, bunu henüz bilmiyoruz ama unutmayın! Biz sadece 0.725'lik bir medeniyetiz. Bir farenin bizim güneş panellerimizi anlamasını beklemediğimiz gibi, bizlerin de Tip-2 bir medeniyetin kullanacağı yöntemleri ilk etapta anlaması çok güç olabilir. Örneğin belki de kara deliklere yıldız beslemek yerine, halihazırda etraflarındaki akresyon diskinde bol miktarda malzeme bulunan kara delikleri ve buradan kaçan fotonları, Penrose Süreci olarak bilinen bir olaydan faydalanarak enerji üretim reaktörlerine dönüştürebiliriz.
Tabii daha çılgın yöntemler hayal etmek de mümkün: Örneğin Yıldız Kaldırma denen bir mekanizmayla, bazı yakın yıldızlardaki madde miktarını değiştirerek istediğimiz enerji üretim seviyelerine getirebilir ve onlardan enerji üretebiliriz. Hayal gücünün sınırlarını zorladığınızda, üretebileceğiniz çözümler baş döndürücü olacaktır!
Burada dikkat etmeniz gereken şu: Elbette bunlar pratik olarak imkansız gibi gözükse de, teorik olarak mümkün oldukları sürece, uzun dönem gelecek planlarımıza dahil edilebilirler. Sonuçta bundan 300 yıl önce kimse kıtaları uçarak aşacağımızı veya Ay'da yürüyeceğimizi hayal edemezdi. Bunların her ikisi de o dönemlerde bile teorik olarak mümkündü; ancak pratik zorluklar, böyle bir çabanın imkansız gibi gözükmesine neden olmaktaydı.
Ama Tip-2 Medeniyet'te de durmamalıyız. Kardashev Skalası'nın son basamağı olan Tip-3 Medeniyetler, sadece gezegenlere ve yıldızlara değil, bütün bir galaksiye hükmedebilen medeniyetlerdir.
Galaktik Medeniyet olarak da bilinen bu medeniyetler, Tip-2 medeniyetlerin kullandığı gücün en az 100 milyar katını kullanırlar. Tip-2 medeniyetlerin yaptığı her şeyi yapabilirler; ancak bunu sadece kendi sistemlerinde değil, galaksilerindeki milyarlarca yıldız sisteminin her birinde yapabilirler! Örneğin gezegenleri, daha büyük yapılar inşa etmek için yapı malzemesi olarak kullanabilirler!
Böylesi bir medeniyeti hayal etmek bile güçtür; ancak teknolojinin evriminin teorik fizik sınırları haricinde herhangi bir sınırı yoksa, Tip-2 bir medeniyet nihayetinde bu ürkütücü güce de kavuşacaktır. Örneğin insanlık olarak biz, tüm Samanyolu Galaksisi'ne hükmettiğimizde, bu seviyeye erişmiş olacağız. Tip-2 medeniyetlerin kullandığı yöntemleri genişleterek, birden fazla yıldız, karadelik ve gezegenin enerjisini bir arada sömürüyor olacağız.
Çılgın, öyle değil mi? Kaku'ya göre, eğer ki kendimizi yok etmemeyi becerirsek, bu düzeye erişmemiz en az 100.000 ila 1 milyon yıl kadar sürecek.
Kardaşev ölçeği, uygarlıkların teknolojik gelişimlerini, iletişim kurma doğrultusunda kullanabilecekleri enerji miktarına göre ölçen bir yöntemdir.
sözlük anlamı ile
Eger uzaylilar Tip-3 Medeniyetine giriyorsa Stephen Hawking hakli cikiyor:
"Eğer uzaylılar bizi ziyaret ederse Kristof Kolomb'un Amerika'ya ayak basması gibi olacaktır. Bu yerli Amerikalılar için hiç iyi olmamıştı.
Eger uzaylilar Tip-3 Medeniyetine giriyorsa Stephen Hawking hakli cikiyor:
hocam adam ne derse çıkıyor gibime geliyor hayırlısı olsun insanlık için ya yapay zeka içinde aynısını düşünüyorum
Halk arasında “Çoban Yıldızı” olarak da bilinen Venüs, Güneş Sistemi’ndeki en sıcak gezegendir. Sıcaklığın Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’den bile fazla olmasının nedeni ise sera etkisidir. Bildiğiniz üzere sera etkisi, atmosfere girip, yansıyan Güneş ışınlarının atmosferdeki gazlar tarafından tutulmasına deniyor. Sera etkisi yüzünden gezegene hapsolan sıcaklık da her geçen gün Venüs’ün sıcaklığını arttırıyor. Venüs’teki bulutlar Dünya’dakine benzese de Dünya’daki gibi su buharı değil, sülfürik asit bulutudur. Aslında Venüs’te düşündüğümüz gibi yağmur yağmaz. Atmosferin üst kısımlarından sülfürik asit yağsa da, yüzeye 25km kala genelde buharlaşırlar.
Güneş Sistemi’nin gaz devlerinde ise durum daha büyüleyici. Bu gezegenlerde yağmur, elmas şeklinde yağıyor. Jüpiter ve Satürn’de elmasların, element halindeki karbon ya da grafitin büyük fırtınalar sonucu dönüşmesiyle oluşuyor diye tahmin ediliyor. Bu katı haldeki elmaslar gezegenin derinliklerine indikçe,çekirdeğe yakın yerlerde sıvı hale dönüşüyorlar. Tabii Uranüs ve Neptün’de durum biraz daha farklı. Uzmanlar tarafından, Jüpiter ve Satürn’e kıyasla daha soğuk oldukları için Uranüs ve Neptün’de elmasların katı halde kalabildiği tahmin ediliyor. Tabi bu dediklerimin hepsi tahmin ama “kimya”sal bir tahmin. Yani büyük olasılıkla bu şekilde, ancak gidilip bakılamadığı için de kesin değil.
TİTAN
Dünya’nın ilk haline oldukça benzeyen, Satürn’ün en büyük uydusu Titan’da okyanuslar,göller ve denizler metan sıvısı şeklinde. Hatta nasıl Dünya’da denizlerde,göllerde bakteriler yaşıyorsa, Titan’daki metan göllerinde de organizmaların yaşama ihtimali de konuşuluyor. Tahmin edebileceğiniz üzere Titan’da yağmur, metanın sıvı halinde yağmasıyla oluyor.
Bizden 500 ışık yılı uzaklıkta, karşılaştığımız en tuhaf ve en sıcak gezegenlerden biri. Gezegenin atmosferinin üst kısımlarında bulut olduğu, bu bulutların içeriğinin su buharı değil demir atomlarından oluştuğu ve yağmurların demir yağmuru olduğu tahmin ediliyor. Bu dediklerim teoride böyle ama şu anda kafanıza demir yağdığını hayal ediyorsunuz. Biliyorum!
Bizden sadece 63 ışık yılı uzaklıkta ise daha da ilginç bir gezegen var. Gezegenin kendi yıldızına olan yakınlığından dolayı aşırı sıcak(Dünya’da max 330K, HD 189733b’de ise 4939 ± 158 K) olduğu tahmin edilen bu gezegende ise cam yağmurlarının olduğu düşünülüyor.
Elmas,cam hatta demirin yağdığını hayal etmek güzel olsa da, Dünya’da su yerine başka bir şey yağsaydı bizler için yaşanmaz bir yer olurdu. Kim bilir, belki de o gezegenlerde yaşayan organizmalar vardır. Belki de, bizim için su ne ise, onlar için de demir,elmas,cam odur!
Evrenin bunun sadece % 3 lük kısmı olduğunu bilmiyordunuz değilmi artık biliyorsunuz :D
Hey rabbim ne güzel yaratmışsın