- Resmi Gönderi
Vallahi geçmiş olsun diyeyim.. Her Karı görüp kaymamak gerekiyomuş demek ki, sonu b*klu tepe olur mazallah :rofl:
Yorum bırakmak için üye olmanız gerekir
Zaten hesabınız var mı? Oturum açın.
Şimdi giriş yapTopluluğumuzda yeni bir hesap için kaydolun. Bu kolay!
Yeni bir hesap oluşturVallahi geçmiş olsun diyeyim.. Her Karı görüp kaymamak gerekiyomuş demek ki, sonu b*klu tepe olur mazallah :rofl:
Astsubay Süleyman Dilbirliği Vefat etti 07.12.2017
Astsubay Süleyman Dilbirliği Kimdir?
Astsubay Süleyman Dilbirliği, Birleşmiş Milletler’in yardım çağrısıyla Türkiye, Kore’ye 17 Ekim 1950’de General Tahsin Yazıcı komutasında 5090 kişilik bir tugaydaki askerlerden biri olmuştu. Annesi-babası öldürülmüş Koreli bir kız çocuğunu ölümden kurtaran ve çocuğa 15 ay boyunca kendi çocuğu gibi bakan Süleyman Dilbirliği, Türkiye’e dönmek zorunda kalıp bir daha Ayla’dan haber alamamış ve yıllar sonra Ayla adını verdiği kızı 60 sene sonra görmüştü. Süleyman Dilbirliği 91 yaşındaydı.
Koreli kızım AYLA
2000 li yıllar da çekilmiş bir Kore yapımı belgeselini 2014 yılıydı sanırım TRT Avaz veya TRT TÜRK te yakalamıştım.Duygulanıp ağlamadan seyredilemeyecek bir hayat hikayesi.Gurur kaynağımız askerimizin her şartta"önce insan"dediği,insanlık dersi verdiği bir olay ve iki kahraman Koreli kız Ayla ve Astsubay Süleyman Dilbirliği..
Savaş esnasın da anne ve babası ölen bir koreli kızı birliğimiz yanına almış,babalığını da Süleyman Dilbirliği yapmış..Kızın adını da o koymuştur AYLA,asıl ismi Kim Eunja olan bu kızı 1,5 -2 sene birliğimiz de sahiplenmiştir.Savaş sonu kızı yanına alıp Türkiye'ye dönmek istemiş ama protokoller engel olmuştur.
Bu belgesel de iki kahramanın 60 yıl sonra gerçekleşen kavuşması konu alınmış..
Orjinal haliyle uzun bir video ama seyredin pişman olmayacaksınız,gurur duyacağınız bir hayat hikayesi.
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/259173/…urkce-altyazili
Sistem bekleriz ama sessiz olmak zorunda değiliz :lol:
Yaşadığınız en güzel kar yağışını, en güzel anımızı, buraya yazabiliriz.. Kimse burada burun kıvırmaz yazılanlara.. Yaş bende biton ama aramızda gençler de var maşallah.Forum sadece adı belli olsun diye geçer aramızda. Biz gerçekten dost, aile, kardeş ortamı olsun isteriz. Aramız da mutlaka Tırakya, Karadeniz, Batı, iç Anadolu, Güney ve Doğu Anadolu'dan arkadaşlar vardır. Sayımız şu an belki az gibi görünür ama birey olarak kimse burada dışlanmaz bunu takip ederek göreceksiniz. Hoşgörü en özel ve güzelidir,bunun da inşaallah farkına varacaksınız.
Bu konuya epey yazmışlığım vardır bilhassa kış, kar maceralarını aktardım.Hala o eski zamanların, kışını özlerim. Anne baba gitti onları özlerim.Böyle yazarak azda olsa da eski anıları debreştirmek iyi geliyor bana.Sadece kar görmek için eski zamanlar da İzmirden Afyona gitmek delilikti. Yollar kötü tek şerit, araçlar ısıtma soğutma işi kötü yol şimdi 4 saat, o zamanlar hem araç hemde yolun zorluğundan dolayı o yol bitmezdi. 9,10 saat yol sürdüğünü bilirim.Gidilir bomboş kiremitli eve, kerpiç duvarları sizin yüzünüze güler o karda kışta.Yakarsınız teneke sobanızı ohhhh, o borularına kadar kızarır.Ev küçük olsa da sizi mutlu etmeye yetecek enerjisi, anısı vardır sizin İçin.
Hiç kocaman bahçede yalnız başınıza bağıra çağıra koştunuz mu? Kar yağıyor diye gözlerinizi gökyüzüne dikip hayran hayran baktınızmı uçuşan kar taneleri? Allahım hiç durmadan yağsın diye dua ettiniz mi? Biraz da olsa kar şiddetini kaybedince kızıp, dudak büktünüz mü?Aramızda mutlaka benim gibi yapanlarımız vardır, yapmadık derseniz yapın derim. Bu kar sevdasıdır başka bir şeye benzemez. Dikkat edin şehirlere ilk kar düşünce çalışanlar bile sokaklara çıkar, öğrenciler okul bahçelerinde bayram ederler. Kimsenin suratı asık kalmaz, beyaz örtü herkese bir mutluluk verir bunun mutlaka farkına varırsınız. Adam soğuktan donar adeta, karda kalır, arabası batar lakin hem uğraş eder hemde gülümser. Kamera görür soru alır, soru çoğunlukla güler yüzlü cevaplanır.Nice güzel kar kış anıları yaşamanız dileğiyle, iyi geceler herkese :thumbup:
Aramız da ip çorap giyen,lastik yemeni giyen varmı arkadaşlar?
Dışarıda karda kışta üşüyüp eve girip soba veya guzine üzerindeki güğüm de el ısıtan?
Gözenmiş ip çorap,yamalıklı pantalon ve ceket giyen?
Hiç gördünüz mü soğuk havada burnundan kara tren lokomatifi gibi buhar çıkaran,hırstan gözleri kan çanağına dönmüş ve hırsı yüzünden vucudu ıslanan bir at?
Yada eve varmak için ıslanmış hatta uyuşmuş parmaklarla ellerle yol alan?
Eksi dereceler de metale eli yapışan varmı?
Sabah erkenden kalkıp yemek aş etmeden kayak kaymak için sokağa fırlayan kaç kişidir?
Üşüyerek büzüle büzüle eve gelen,kapıyı açınca buğulu küçük camlardan beyaz örtüyü gören?
Yetmezmiş gibi soba yada kuzine üzerinde kaynayan tarhana kokusunu doya doya içine çeken?
Hiç fırında (kuzine) patates eden,mantarın sapını koparıp ters çevirerek közde yapan varmı?
Daha da yazarım,bu konular üzerinde ..Az ama çok hepsini de yaşadım..Belki köyde kalmaktan,belki garibanlıktan,belki o zamanki şartlardan böyle günler ve hatta fazlasını yaşadım..İnsan özler mi hiç lastik ayakkabıyı,delik ip çorabı?özler özler..Allah'ıma şükür baya güzellikler yaşamışım kendi çapımda.
Buraya yazan olmuyor maalesef,yaş işi değil bu anıdır sadece..10 yaşında da anınız olur,20 yaşınızda da
@whisper dayım bu anlattıklarını ben İstanbul gibi bir şehirde yaşamama rağmen kısmen yazdan yaza eskiden memlekete gittiğimde sezonluk yaşardım ama öyle güzel gelirdi ki kara lastik giymek veya kaydırak ile köyde kaymak veya köy fırınından yediğim ekmek veya ev sobasında közlediğim mantar veya mısırları unutmam hiç.. valla ama hepsi köyde yaşayan o ihtiyar dede babaanne ile güzeldi dede 2013 de rahmetli oldu babaanne de 80 inde .. valla tekrar geri dön deseler o hayata dönerim hiç çekinmem utanmam.. bugünün ayakkabı ekmek yemek beğenmeyen delikanlı nesiline o köy hayatlarını ibretlik olarak göstermek gerek aslında .. o zaman şükür etmek ne demek anlarlar
Allah rahmet eylesin gidenlerimize. Mekanları cennet olsun..
Haklısın abim, anlatılmaz inan.. Ben yazarken bile zevk duyar, heyecan duyarım o günleri yad ederken. Çok güzel anılarımız vardır @Sistemci5534 abim. O köyde geldiğinde gördüğün evin ağzı dili olsada söylese, hey gidi günler hey
Biliyorum abim bizim köyde Eski eşyaların saklandığı yere hayat derler. Ahıra tam derler tahıl buğday un gibi yerlerin saklandığı yere de ambar derler .. bu üçü genelde yan yanadır veya yakındır mesafeleri .. şimdilerde tabi yerinde yeller esiyor .. ne tavuk ne inek ne tahıl kaldı köy oldu mahalle muhtar emmi de 74 model Torosun yerini artık yeni neslin araçları aldı .. ben o 98 model transit ve daha öncesi olan kısa burun fordları özledim köylerde.. john dere traktörleri özledim.. orak ile ekin biçmek bir başka idi.. ah ah neler var daha neler dayım deşme yaramı ..
Hiç sıkıntı değil hala o doku az çok var köylerimizde abim.. İnşaallah sistem düşer seninde izin bitmezse İstanbul'un tüm üyeleri davetlidir köyüme bir kar partisi ederik Allah için derim ve ciddiyim. Yakın yerlerden de gelen olursa buyursun. Başım üstüne.. Sadece buradan haber ederik yeter.
Eski çamlar bardak oldu derler ya.
. Yazmıştım dil konusuna.. İşte öyle bir şey abim.. Zaman ve zemin ne eder onu yaşarız
Büyük usta Sinan her zaman,her kültürü etkilemeyi başarmış,Dünya'da kabul görmüş en büyük mimardır.Çözüm üreten,zekası,bilgisi,sanatı tartışılmayan büyük insandan Japonlar,esnek raylı sistemi Selimiye Camii'n de görüp binaların da uygulamışlardır.Yaptığı her eseri onun matematik dehası olduğunu da belgeler niteliktedir.
Mutlaka "bir şehir efsanesi"diyenler veya az,çok duyanlar olmuştur. bu yaşanan olayı buraya da ekleyelim
Osmanlı İmparatorluğu’nda 50 yıla yakın süre mimarbaşı olarak görev yapan Mimar Sinan, bugün bile dünyaca tanınmış mimarlara öyle bir ders vermiştir ki…
Olay; Mimar Sinan’ın 1544-1548 yılları arasında İstanbul’da yaptığı ve “çıraklık eserim” diye adlandırdığı Şehzadebaşı Camii de gerçekleşmiştir. 90’lı yılların başında Şehzadebaşı camiinin restorasyonunu yapan firmanın inşaat mühendislerinden birisi katıldığı televizyon programında olayı şöyle anlatmıştır:
Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların üzerindeki kemerleri oluşturan taşlarda yer yer çürümeler vardı. Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de planlanmıştı. İnşaat fakültesinde kemerlerin nasıl inşa edildiğini yüzeysel olarak öğrenmiştik fakat, taş kemer yapısı ile ilgili çok bir bilgimiz ve pratiğimiz yoktu. Bütün mühendis arkadaşlarımız ile toplantı yaptık ve kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakmaya karar verdik. Kemeri yavaşça söküp, yapım teknikleri ile ilgili notlarımız alacaktık ve restorasyon sırasında bu notlardan yararlanacaktık. Kalıbı döktük, söküm işlemine kilit taşından başladık. Kilit taşını söktüğümüz de hepimizi hayretler içerisine düşüren cam şişe ile karşılaştık.
Şişenin içerisinde dürülmüş bir kağıt vardı ve şişeyi açıp kağıdı çıkarttık. Osmanlıca yazılmış mühürlü bir kağıttı. Hemen bir tercüman bulup Türkçeye çevirttik. Bir mektuptu ve Mimar Sinan tarafından yazılmıştı.
Mimar Sinan şunları yazmıştı: “Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir. Bu süre geçince bu taşlar çürümüş olacağından yenilemek isteyeceksiniz. Büyük bir ihtimalle inşaat teknikleri değişmiş olacağından bu kemeri nasıl restore edeceğinizi bilemeyeceksiniz. İşte bu mektubu size kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum.” Mimar Sinan, taşları Anadolu’nun neresinden getirdikleri ile mektubuna devam ediyor “her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle değiştirmek isterse, eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin” diye bitiriyordu.
Bu mektup bir inşanın, yaptığı işin kalıcı olması için gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir. Bu mektubun ihtişamı, modern çağın mühendislerinin ve mimarlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, 400 sene dayanacak mürekkep ve kağıt kullanması yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir. Şüphesiz bu yüksek bilgiler de Mimar Sinan’ı, tarihimizin erişilmez en büyük ustası yapıyor. Ancak erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400 sene sonrayı ön görüp, çözüm üreten sorumluluk duygusudur.
Yapıtlarıyla birlikte, kişiliğine ve zekasına da hayran kalmamak mümkün değil.
Umarız bir çoğumuza örnek olur.
(alıntıdır)
Çok güzel müthiş bir mühendis
yıl 2015 di galiba.amcamin oğluyla evde bilgisoyar oyunu oynuyoduk.Hava durumu kar yağcak demişti ve bende ozamanlar bugünlü gibi karı severdim camdan sürekli bakip bakip duruyodum.akşam oldu hala kar yağışi başlamamişti ümidi kesmistim.Biz oyuu oynamaya devam ettik bi yarim saat sonra camdan bi bakim dedim ve gozlerime inanamamistim lapa lapa hayatimda hiç gormediğim kadar efsane bi kar yağyodu ve hala oyle bi kar yağışı gormedim.Heme dişari cıktık annemleri ve diğer amcami ve çocuklarini cağırdık herkez çok şaşkındı bizim iki ev arasinda normalde kar çok zor birikirdi ve oxaman 15-20 cm kar birikmişti neyse biz yaklaşık bi 13 kişi dışari çiktik çıktığimızda saat 7 gibiydi eve dondumuzde saat gece 1 buçuk 2 yi bulmuştu ve benimle beraber 5 çocuk 5 tane 1 metere yukseklinde kar topu yapmiştik.eve dondumuzde yerde 40-50 cm kar vardı ve kar yağışı devam ediyodu.kar yağışı sanirim 1-2 gun dağa devam etmişti.Benim yaşadığim en iyi ve efsane kıştı.
öfffffffffff bee
Küçüklükten oyunlarımız da vardı. Adı değişik şeyler, yöresel isimleri vardı. Kaydırak, leplik, emenaşa, kızgındemir, zobi,cıngırdık,vıddik, biz, daha da adını unuttuğum bir sürü oyun vardı. Erkek çocuk olarak en çok top oynardık.
Top şimdiki gibi kalite değil plastik te değil naylon top ile oyun ederdik. Bir tatilde köyde top oynuyoruz.. Ablam nenemin yanında ve nenem rahmetli habire kızarak konuşur, çekişirmiş.
Benim için "aaaaa vay canından yanasıcalar vay, o misafir vende bi kerede o depsin topa. Kaç kızım kaç bizim insanımız misafir kovalayan gibi" dermiş. Camdan üfleyen neneme ablam anlatmış oyunu,artık anladımı bilmem. Çok güzel çocukluk yaşadım diyebilirim
hovam sizin zamanlar ne guzelmiş 5-6 yıl once bizim mahalledede hep oynardik çocuklar olurdu şimdi herkez evinde telefon tablet bilgisiyar oynuyir dişarda cocuk filan hiç çikmiyor komşuluk bitti eskiden hergun ya biz giderdik yada komşularimiz bize gelirdi artik yüzlerini bile gormez olduk :üzgün2:
Lanet teknoloji herşeyi maf ediyor dogayı atmosferi sosyalliği konşuluğu vb.
Benim anlatacağım bu seneden hergün kış konusunda biraz daha ümitsizliğe kapılıyordum çünkü mersin gibi bir yerde ancak çok soğuk bir kış yaşarsak kar yağardı bir gün yine okula gitmek için sabah kalktım önce su içmeye gittim sonra pencereden bir de be göreyim yerler bembeyaz o anki yüz ifademi ben bile merak ediyorum çünkü aklım ermiyor hava 6 derece nasıl kar yağsın gibisinden şok içindeyim hemen üzerimi değiştirdim çantamı aldım koşa koşa aşağı gidiyorum sonra gittim kar sandığım şeyi elime aldım sonra anladım ki meğerse doluymuş... yine hüsran yine