Haberler,Hikayeler,İlginç Bilgiler,

    • Resmi Gönderi

    Güzel bir yazı atalım.

    İnsanımızın hayvanlara seslenme veya idare için kullandıkları kelimeler

    Yöre olarak değişebilir ama benzerlik mutlaka çoktur.


    Keçeaayyt!
    Dünü ve bugünüyle Eğret/Anıtkaya
    egretikoy.blogspot.com
    • Resmi Gönderi

    Seyrederken üzülüp kızacağınız,belki de küfürler savuracagınız gerçek hayat hikayeleri ve bizim insanımız, bizim dehalarımız,bizim yanlız kalan, üzerine oyunlar kurulan atalarımız...

    Düşündükçe ve seyrettikce içiniz içinizi yiyecek..

    Bu nasıl bir kokuşmuş düzen?kimler neden buna sebep oldu? diye sorularınız da olacaktır.

    O kadar çok yazılacak olan,hangi birini yazalım?yaza yaza bitmez.

    Komplo, yıkım,sabotaj,her türlü engel ....


    ---Savunma sanayinin yalnız dehaları---


    TRT belgesel de yayınlanıyor epeyce zamandır..Tekrar bölümleri de yayınlanıyor.

    Her vatan evladının seyretmesi gereken, bilmesi, öğrenmesi gereken gerçek acı hikayeler.

    Savunma Sanayiinin Yalnız Dehaları, pazartesi günleri saat 20:50'de TRT Belgesel'de ekranlara geliyor.

    Tekrarları da yayınlanıyor kaçırmayın..

    1890 ile 1970 yılları arasını anlatan belgesel, 100 yıl önceki dekorlarla hazırlandı.

    Seyir zevki yüksek ve sinema tadında

    İlk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ'ı bir süre önce hayatını kaybeden Ayberk Pekcan, ilk savaş uçağını üreten Vecihi Hürkuş'u İsmail Hacıoğlu, ilk yerli bomba fabrikasını kuran Şakir Zümre’yi Cansu Fırıncı, ilk yerli silah fabrikasını kuran Nuri Killigil’i Kemal Uçar ve ilk yerli motor fabrikasını kuran Necmettin Erbakan’ı ise Murat Anıl Soykök canlandırıyor.

    KAÇIRMAYIN, YAZALIM YAZAYIM DERKEN BU ZAMANA KADAR UZADI.

    YANLIZ ÖLÜMLER, PARASIZ KALANLAR, YANLIZ KALANLAR, İŞ BAŞINDA CANINI KAYBEDENLER..


    • Resmi Gönderi

    Novosibirsk hocam burada da bulunsun..


    2004'te Şubat 22'de başlamıştı yanlış hatırlamıyorsam. Efes Pilsen'in Euroleague maçını izlemeye Abdi İpekçi Spor salonu na gitmiştim. Maç bitince dışarı cikinca kıyameti görmüştüm. Evim salona yakındı da haşır huşur kara gömülerek ve saatte 120 km tipi eşliğinde eve yürümüştüm. Karşı taraftan gelenler mahsur kalmıştı

    1980'de Avcılar'a taşındık. Herkes 1987 kışından bahsediyor. Ama 80'lerde abartmıyorum omuza kadar kara gömüldüğüm çok kış olurdu. Her kış okul tatillerine alışmıştık. Avcılar'da bele kadar kar varken, Zeytinburnu'na gelirdik, kar çatılarda kalmış olurdu. O zaman bu iki apartman arası 100-150 metre boşluk vardı. Kızaklarla kayardık. Zaten Avcılar İstanbul sınırı gibiydi, ötede yerleşimler sınırlıydı. Ne olduysa 90'lardan itibaren başladı yavaş yavaş. Ve 2000'lerden sonra da kurumaya başladık.

    • Resmi Gönderi

    17017893-728xauto.jpgDoğa Koruma ve Milli Parklar 5. Bölge Müdürlüğü tarafından "Eber Sarısı"nı koparana 244 bin 315 lira ceza belirlendi.

    Sadece Afyonkarahisar'da bulunuyor... Koparmanın cezası 244 bin 315 lira!

    Sadece Afyonkarahisar'ın Bolvadin, Çay ile Sultandağı ilçeleri arasındaki

    Eber Gölü kıyısında yetişen endemik bitki türü "Eber Sarısı"nı koparanlara ve taşıyanlara 244 bin 315 lira para cezası veriliyor.

    Eber Gölü alan kılavuzu ve rehberi Kadir Ateş, dünyada eşi benzeri olmayan çiçeğin, tek çiçekten üç meyve verebilen tek tür olduğunu söyledi.

    • Resmi Gönderi

    27 Nisan 2017 den

    Gece hatıramız olsun

    • Resmi Gönderi

    İNCİR sıradan bir meyve değildir, aslında bir meyve bile değildir.

    Teknik olarak incirler ters çiçeklerdir.

    İncir ağaçları; badem ve kiraz ağaçları gibi diğer meyve ağaçları gibi çiçek açmaz.

    İncirlerin çok ilginç bir hikayesi vardır.

    Öncelikle teknik olarak bir meyve değil, doğanın bir kural ihlalidir.

    Üremek için kurban edilmiş bir incir sineğine veya içinde ölen bir böceğe ihtiyaçları vardır.

    İncirler; incir olarak bildiğimiz kırmızı renk tonları olan bu büyük koyu kozanın içinde açan ters çiçeklerdir.

    İncir çeşitli bitkilerden oluşmaktadır ve bu özelliği çıtır dokuya etki etmektedir.

    Aslında bir incir yediğimizde yüzlerce meyve yemekteyiz.

    Ancak en inanılmazı incir çiçeklerinin üremek için ihtiyaç duyduğu özel tozlaşma sürecidir.

    Diğer meyvelerde olduğu gibi arıların rüzgarla polen getirmelerine bağlı değillerdir. Bu sebeple incir sineği olarak bilinen özel bir sinek türüne ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu sinekler, incirin büyümesi için gerekli genetik materyallerini taşır ve incirlerin çoğalmasını sağlamaktadır.

    İncir sineği; incir olmadan yaşayamaz çünkü larvalarını meyvenin içine bırakmaktadırlar. Bu ilişki ortak yaşam veya karşılıklılık olarak bilinmektedir.

    Burada arı diye yazılmıştı alintidan sildim ve sinek olarak düzelttim

    Birde zeytin ağaçlarının da ihtiyaç duyduğu incir ağacıdır..

    Zeytin ağaçları olan yerlerde bir kaç incir ağacı dikilir.

    İncir sineği diğer sinek türlerini yok ederler ve zeytinleri de korurlar.

    Bazen de çok bilenler maalesef incir sinek yapıyor diye keserler,kesiyorlar oda kendi ocağına incir ağacı dikme sözünün hayata geçmesidir

    :)

    Screenshot_20240104-022354~2.png

    • Resmi Gönderi

    Çin

    1000 yıl önce ölümsüzlük iksiri peşinde koşarken barut bulmuşlar.

    İlk yıllarında sadece havai fişeklerde kullanılmış.

    Bu zamanda ise Çin ordusunun barutun potansiyel bir güç olduğunu fark etmesi kolay olmuş.

    13.yuzyila kadar Çin barutu tekelinde tutmuş.

    O yıllarda sıkıştırma ile silah ve güçlü topları hayata geçirmeleri de kolay olmuş.

    Velhasıl Çin eskiden de bela bir devletmiş vesselam


    Navigasyon atalarından pusulayı da Çinliler bulmuş

    Mıknatıs taşının her dönüşünde aynı yönde kalması ile keşfedilen pusula Avrupanin da el atmasıyla güvenilir yönler eklenmiş


    Şu saatini de Çinliler bulmuş ve muhteşem bir icadı hayata gecirmişler..

    Ve o icadın sahibi ilk saat çarkını da bulmuş modern saatin atasını hayata geçirmiş..

    Bundan 200 yıl sonrası mekanik saate ulaşmış Dünya.

    • Resmi Gönderi

    Osmanlı dönemindeki illerin isimleri nedir?


    ADANA/ERDENA, EDENE, EZENE, AZANA

    ADIYAMAN/HÜSNÜ MANSUR

    AFYONKARAHİSAR/KARAHİSAR, KARAHİSAR-İ SAHİB

    AĞRI/ŞORBULAK, KARAKİLİSE, KARAKÖSE

    AMASYA/ AMASİA

    AKSARAY/ AKSARAY

    ANKARA/ANCYRA, ANGORA

    ANTALYA/ANTALİYE, ADALYA

    ARDAHAN/ARDAHAN

    ARTVİN/ LİVANE

    AYDIN/AYDIN

    BALIKESİR/ KARESİ

    BARTIN/ONİKİ DİVAN

    BATMAN/İLUH

    BİLECİK/BİLECİK

    BİNGÖL/ ÇAPAKÇUR

    BİTLİS/BİTLİS

    BOLU/ BOL ULUĞ

    BURDUR/TERKEMİŞ

    BURSA/HÜDAVENDİGAR

    ÇANAKKALE/ KALE-İ SULTANİYE

    ÇANKIRI/KENGIRI

    ÇORUM/ÇORUMLU

    DENİZLİ/TONGUZLU

    DİYARBAKIR/DİYAR-I BEKİR

    DÜZCE/KONSAPA, KONURABAD

    EDİRNE/EDRİNUS,EDRUNE, EDRİNA, ENDRİYE,EDRENE

    ELAZIĞ/ MAMURAT AL-AZİZ, ELAZİZ

    ERZİNCAN/ERZİNGAN, EZİRGAN

    ERZURUM/ERZENÜ'R-RUM

    ESKİŞEHİR/SULTANÖNÜ

    GAZİANTEP/AYNTAB

    GİRESUN/KERASUN

    GÜMÜŞHANE/CANCA

    HAKKARİ/ÇÖLEMERİK

    HATAY/HATTENA

    IĞDIR/ İĞDİR

    ISPARTA/ HAMİDABAD

    İSTANBUL/KONSTANTİNOPOLİS, KONSTANTİNİYYE, DERSAADET, İSLAMBOL, PAYİTAHT, İSTANBUL

    İZMİR/İZMİR

    KAHRAMANMARAŞ/MARAŞ

    KARABÜK/SAFRANBOLU

    KARAMAN/LARENDE

    KARS/KARS

    KASTAMONU/KASTAMONU

    KAYSERİ/KAYSERİYYE

    KIRŞEHİR/KIRŞEHİR

    KİLİS/EKRAD-I KİLİS

    KIRIKKALE/ KIRKKİLİSE

    KOCAELİ/KOCAİL

    KONYA/ KONYA

    KÜTAHYA/GERMİYAN İLİ

    MALATYA/MELİTENE, MALATİYYE, VİLAYET-İ MALATYA, MALATYA

    MANİSA/SARUHAN, MAĞNİSA

    MARDİN/MARDİN

    MERSİN/ İÇEL

    MUĞLA/MENTEŞE

    MUŞ/ MUŞ

    NEVŞEHİR/MUŞKARA, NEVŞEHİR

    NİĞDE/NİĞDE

    ORDU/BUCAK

    OSMANİYE/CEBELİBEREKET

    RİZE/RİZE

    SAKARYA/ADAPAZARI

    SAMSUN/AMİSOS

    SİİRT/SGERD, SİİRT

    SİNOP/CEZİRETÜL-UŞŞAK,SINAP,SİNOP

    SİVAS/DANİŞMENT İLİ, EYALET-İ RUM, EYALET-İ SİVAS

    ŞANLIURFA/RUHA, ORHAY, URFA

    ŞIRNAK/ŞİRNAH

    TEKİRDAĞ/TEKFURDAĞI

    TOKAT/DOKAT, TOKAT, DARÜN-NUSRET, DARÜN-NASR

    TRABZON/TRABZON

    TUNCELİ/DERSİM LİVASI,DERSİM

    UŞAK/UŞŞAK

    VAN/TUŞBA

    YALOVA/YALAKABAD

    YOZGAT/BOZOK

    ZONGULDAK/ZONGULDAK

    • Resmi Gönderi

    2022 yılında keşfedilen organizma, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor.

    Webtekno'nun aktardığı bilgilere göre Posidonia Australis adındaki su altı çayırının tamamı, tek bir organizma gibi davranıyor çünkü içindeki tüm bitkiler aynı genetik yapıyı paylaşıyor. Hepsi, tek bir ortak ebeveynden doğan klonlar da denebilir.

    DÜNYANIN EN BÜYÜK ORGANİZMASI, SU ALTI ÇAYIRI!

    Yaklaşık 4 bin 500 yaşında olduğu tahmin edilen organizma, “rizom” olarak bilinen yer altı klonal filizleri yoluyla binlerce yıldır çoğalmaya devam ediyor. Daha da ilginci, Poseidon otu ile gizemli ve bilinmeyen bir türün melezi olması.

    111529055-dunyanin-en-buyuk-canlisi-00.jpeg


    Birbirlerine bağlı olma durumları, bağlantılar aracılığıyla besin alışverişinde bulunmalarına ve tek bir organizma olarak yaşamalarına da imkan tanıyor.

    DÜNYANIN EN YAŞLI CANLI ORGANİZMASI DA BİR BİTKİ

    Başka bir içeriğimizin konusu olan dünyanın en yaşlı canlı organizmasında da benzer bir durum var. Köklerinden yepyeni organizmalar üreten Pando ağaçlarının hepsi, yer altından birbirine bağlı.

    Üstelik en eskileri 130 civarı yaşlarda olan bu ağaçlardan neredeyse 50 bin tane var! Organizmanın yaşının ise 80 bin olduğu tahmin ediliyor fakat bu kesin bir veri değil. Bazı uzmanlar, 1 milyon bile olabileceğini öne sürüyor.

  • PONTUS DEVLETİ ZONGULDAK‘TA KURULDU


    Pontus dendiği zaman bizim tüylerimiz diken diken olur. Bunun sebebi okullarda öğretilen İnkılap Tarih derslerinde , Kurtuluş Savaşı sırasında Doğu Karadeniz'de kurulan Pontus Rum Cemiyetindendir. Bu cemiyetin amacı Doğu Karadeniz'de bir Rum devleti amaçlıyordu. Sinop ile Artvin arasında kendilerini Rum olarak gören 160 bin kişi yaşıyordu. Kurtuluş Savaşı başarılı oldukça bir çoğu Yunanistan’a göçmüş gerisi de mübadelede Yunanistan'a gönderilmişti.


    Peki bu cemiyet kendilerini Pontus adını neden verdi ?

    “Pontus” aslında Karadeniz'e verilen bölgesel adıydı.. Çoğu Yunan Antik yazarları abartılı yazılarında bazı yer adlarını Yunanlaştırmışlar , bazı efsaneler yaratarak bölgeyi kendilerine mal etmişlerdi. Axena'ya yazılarında Pontus demeye başladılar.

    Oysa kitaplarda geçen ilk Pontus devleti Yunan değildi.


    İLK PONTUS DEVLETİNİN KURULUŞU.


    Perslerin Anadolu'yu işgal etmesi ile bazı bölgelere Pers komutanlar satrap olarak atandılar. İskender'in Anadolu'ya geçişi ve Pers İmparatorluğunun yıkılması ile bu satraplar bir süre bazı bölgeleri ellerinde tutmaya çalıştılar. Bir süre sonra da Makedonlarla iş birliği içine girerek onların emri altına girdiler. İskender’in Babil’de ölmesi ve Batı Karadeniz'de Makedonların etkisinin az olmasından dolayı , Kios ( Gemlik) satrabı Pers Kökenli Mithridates Ktistes Batı Karadeniz'de bir kale olan Cimiatene'ye kaçtı. (Eskipazar'a yakın yer )

    Bu kaleye sığınan Mithridates Ktistes'in 20 yıl boyunca burada saklandığı söylenir. Ve bu 20 yılda geçen zamanda, hakkında bir bilgi yoktur.

    Bu sırada bölge şöyle şekilleniyordu:

    Ereğli'de Heraklia Devleti başında Dionysius vardı. Dionysius öldükten sonra karısı Amatris Kraliçe oldu . ( Bu konuyu daha önce yazmıştım fakat yazının bütünselliği bozulmasın diye kısa geçiyorum )

    Daha sonra Amastris , Lysimachus ile evlenince Trakya'ya gitmiş ve yerine oğulları Ereğli'yi yönetmiştir. Fakat Amastris geri gelince Sasemos Merkezli (Amasra) Tion ile Cromna arasında bir devlet kurdu . Amastris , oğulları tarafından öldürülünce Lysimachus'ta bölgeye gelerek Amastris'in oğullarını idam etti. Amasra'yı da karısı Arsinoe'ye bıraktı. Fakat Lysimachus bir savaşta öldürülünce karısı Arsinoe , Amasra'dan Mısır'a kaçtı. Böylelikle bölgede bir boşluk oluştu.


    Kaynaklarda Pers kökenli Mithridates Ktistes'in, bu 20 yıl içinde boş durmadığı, bölgeye gelen göçmenlerden bir ordu oluşturduğu ,oğlu Ariobarzanes ile birlikte Cimiatene'de güçlendiği söylenir. nitekim de oğlu Ariobarzanes Amasra'yı ele geçirdiğinde Pontus Devleti kurulmuş oldu.

    Amasra , Tion ve Cromna arası kurulan bir kent olduğundan ve Tion sınırı Oxinas`a ( Ilıksu) kadar uzandığından ,Pontus Devletinin Amasra ile beraber Zonguldak topraklarını işgali ile kurulduğu ortaya çıkıyor.

    Genel Tarih bu kadar yerele inmediği için Pontus’un Cimiatene’de kurulduğu hatta bu olaylardan çok sonra Ariobarzanes’in daha doğudaki Amasya’yı işgali ile kurulduğu yazılır. Ama gerçekte Pontus Devletinin kurulması Tion ve Cromna arasında Billaiaos ile Parthenius ırmakları vadileridir. Çünkü 20 sene sonra adları duyuldu ve Batı Karadeniz’in önemli bölümünü ele geçirdikten sonra Makedon komutanları arasında süren savaşlarda , Ereğli ve Bithyniler ile ittifak yapmışlardır.

    Aslında kurdukları devletin adının Pontus olup olmadığı belli değildir fakat günümüze kadar ulaşan sınırlı sayıdaki kayaklar Yunan yazarların anlatımı olduğu için bu kitaplarda Pontus olarak geçmiştir. Hatta Pers (İran) kökenli oldukları için Pontus değil de Mithridates veya Ariobarzane Devleti olarak bile kendilerini tanımlayabilirler. Çünkü krallarının çoğunun adı Mithridates’tir. Arada oğullarının adı da Ariobarzane’dir. Aşağı yukarı 250 yıl bu şekilde gitmiştir. Zaten son kral V. Mithridates’in oğlu Farnekis ile bu gelenek bozulmuş , Farnekis’in Sezar’a yenilmesi ile M.Ö 39 yılında Roma devletine bağlı bir satraplık haline dönüşmüştür. Sezar’ın “Vene, Vidi, Vici” (Geldim, Gördüm, Yendim)" sözü de Pontus‘u ilhak etmesi ile söylediği sözdür.

    MS 62'de Roma İmparatoru Nero son bağımlı Pontus kralı olan III. Polemon'un, Pontus satraplığından feragat etmesini sağlamış ve Pontus tamamen ortadan kalkmıştır.

    Tarihte bir Pontus İmparatorluğu daha var.

    Bu devlette Zonguldak’la alakalıdır.

    Doğu Karadeniz’de kurulduğu için ve Sinop lie Rize arasına Trabzon dendiği için Trabzon İmparatorluğu da denmiştir. Ama bu sefer Rum devleti adını alıyor. M.S 1200 yıllarda Anadolu’ya o zamanlar Rum dendiği için bu adı aldığını düşünüyorum. Keza Anadolu’da aynı dönemlerde kurulan Selçuklu Devletine de Rum Selçuklu Devleti deniliyordu. Yani buradaki Rum kelimesi henüz bir ırka ait bir terim değil, bölge adı idi. Zaten bu devleti de kuranlar Yunanlar değildi.

    420539160_3304463416522664_1755221561514571231_n.jpg

    :onay: Learn from yesterday, live for today, hope for tomorrow :kas:

    :koşma: Chasing the Siberian Husky :bakış:

    :kar::kralice::türkiye::coksoguk: :karyagisli:

    • Resmi Gönderi

    Mısır piramitleri

    Mısır'ın büyük piramidini inşa etmek için kullanılan taşların boyutu bu.

    Toplamda 2 milyon 500 bin blok var, yani 20 yılda, yüzlerce kilometre taşımalı, bir nehri geçmeli, kaldırmalı ve her 9 SANİYE, 24 saat kesintisiz bir şekilde onlarca ton blok koymalı!

    Zirveye ulaşmak için, çok dik olmadan 150 metreye ulaşmak için 3 km'lik bir rampa olması gerekir.

    Bazı güncel mühendisler, ağır yöntemler ve ekipmanlarla bile bunun mümkün olmadığını açıkladı. Uzak geçmişte büyük ve gelişmiş bir mühendislik çalışması kullanıldı, buna şüphe yok.

    İnşaat zaten 5.000 yıllık.

    Screenshot_20240506-230010~2.png

    • Resmi Gönderi

    Osmanlı döneminde deri tekeli bir yer vardı; orası da Safranbolu.. Safranbolu'da tabaklanmayan deriyi satanlardan, o dönemin tüccarları alış veriş yapmazlardı.

    O dönem çok para kazanan Safranbolu'lu iş adamları Köşkler, konaklar ve 99 odalı evler yaptırmış, bazı evlerin içine çeşme dahi getirilmiştir…Safranbolu’ yu ziyaret ederseniz bu şahane konakları müze gibi gezebilirsiniz,pansiyon olarak günlük ziyaretçisi de olabilirsiniz.

    Safranbolu'da taze köpek dışkısı için tabak hanelerde yaygın olarak binlerce köpek beslenirmiş. Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra kimyasal olarak işlendiği “sama” (incelik kazandırmak) safhasında, taze köpek dışkısı enzimlerine ihtiyaç duyulduğundan, tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke ve maşrapalarla, köpek dışkısı toplarlar, “sama” işlemi ancak dumanı tüten taze dışkı ile yapılabildiğinden koşa koşa tabakhanelere yetiştirirlermiş, çünkü bayatlarsa para etmezmiş. Sonraları İstanbul Kazlı çeşme semtinde kurulan deri fabrikaları da aynı yöntemi yıllarca kullanmış.

    Hayvanların derilerinin işlendiği atölyeler köpek dışkısı için yanar tutuşurlarmış. Çünkü bir tek taze köpek bokunda bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, homojen… yani kaliteli olabilirmiş. Bu nedenle köpek çiftlikleri kurulmuş… Binlerce köpek beslenmiş, üretilmiş ve hatta köpeğin dışkısını sıcak ve kurumadan yetiştirmek için sistemli bir iş örgütlenmesi kurulmuş..

    Bugün bu tür dericilik tamamen yok olmuş olup, yapay olarak yani kimyasallarla da aynı sonuç elde edilmeye başlanınca köpeklerin de, dışkı toplayıp yetiştirenlerin de pabucu dama atılıvermiş. O zamanlar hızlı koşanlara, bugün ise deli gibi araba sürenlere “Tabakhaneye bok yetiştiriyor” denmesi yeni kuşakların nereden geldiğini bilmediği, merak ettiğini de sanmadığım bir deyiş..

    -belki de içinde b.k kelimesi geçtiğinden, günümüze kadar gelebilmiş. :) Safranbolu'da deriyi işleyip kullanılabilir hale getiren meslek erbabına; “Dabbak mısın; it bokuna muhtaçsın” denirmiş..
    Artik kimyasallar ile it bokuna gerek yok ama tabakhaneye bok yetiştirenler çooook..
    Alıntıdır